HAK ETMEK


Şurada  müdürlük bana yakışır…

O da neymiş, olmuşken  bir daire başkanı veya genel müdür olayım…

Yok, yok  onlar yetmez, en iyisi müsteşarlık.  Zaten bakan bey pek vasıfsız, ben bakan olayım, siz görün gelişmeyi.

“Geçen gün….” ile başlayan ve kendine  methiyeler düzen  sözleri hiç sevmemişimdir.

Anlatanları da!

Herkes bir şeyler ister ama orada bulunmanın zorlukları veya sorumlulukları hakkında bilgisi yoktur.  Bilse bile bu zorlukları, sırtını dayadığı siyasiler aracılığıyla aşacağını düşünürler.

Böyleleri “zübük” gibidirler. Siyasiler kullanarak zorlukları aşarlar ama iş, siyasiler onları kullanınca  çığırından çıkar.

İşte o zaman dünyaya geldiklerine de geleceklerine de pişman olurlar ama iş işten geçmiştir.

Liyakat esasına dayanmayan ve adil olmayan ve hak edilmeyen her koltuk oturanın  bir yerine çivi gibi batar.

“Hoca uzak bir  yere  giderken çok açıkmış. Yanında yiyeceği olmadığı için ne yapacağını düşünmüş. Bir köyün içine girerek gösterişli bir evin önünde durmuş ve  kapıyı çalmış. Evin hanımı dışarı çıkınca durumu anlatmış. Evin hanımı eşi evde olmadığı için eve alamayacağını fazla yiyecekleri de olmadığını ama yandaki komşunun kendisine yardım edebileceğini söylemiş.  Hoca, “Misafir boş çevrilmez,” diye çok kızmış. Kadın önce ters ters bakmış, sonra beklemesini, yiyecek bir şeyler göndereceğini söylemiş.

Evin kapısını çöken hoca sevinçle gelecek yemeği beklemiş. Az sonra küçük bir çocuk,  tepsinin içinde bir çanak dolusu pekmezle ekmek getirmiş.  Hoca ekmeği iştahla pekmeze bandırmış.  Çok lezzetli  olan  pekmezi ekmekle bitiremeyeceğini anlayan hoca, çocuktan  bir kaşık istemiş.  Çocuk bir koşuda evden bir kaşık getirmiş.

Çanaktaki pekmezi birkaç kaşıkta bitiren Hoca çocuğa sitem dolu bir sesle:

“Anan önce bir şeyimiz yok dedi, sonra bir çanak dolusu pekmez gönderdi. Beni kızdırmadan bunu verseydi ya,” demiş.

Çocuk alaycı alaycı gülerek:

“O pekmezin içine sıçan düşmüştü,” demiş.

Hocanın yüzü kıpkırmızı olmuş, gözleri fal taşı gibi açılmış. Sinirden titreyerek ayağa kalkmış ve  o kızgınlıkla elindeki çanağı yere fırlatarak paramparça etmiş.

Çocuk evlerine doğru koşarken bağırmış:

“Anaaa! Hoca, babamın sidik çanağını kırdııı!..””

HAK EDİLMEDEN VEYA ZORLA ALINAN BİR ŞEY, YA SİDİKLİDİR  YA DA İÇİNE SIÇAN DÜŞMÜŞTÜR!…

Metin Yıldırım

Ekim 2015